SHANNON VE WEAVER GÜRÜLTÜ TÜRLERİ
1) FİZİKSEL GÜRÜLTÜ
2) NÖRO-FİZİKSEL GÜRÜLTÜ
3) PSİKOLOJİK GÜRÜLTÜ
SHANNON-WEAVER MODELİ
İletişimin bir bilim olarak kabul edildiği 20. yüzyılın en temel kuramlarından biri
Shannon-Weaver Modeli’dir. Kitle İletişim kuramları açısından oldukça önemli olan
bu model, sadece insan iletişiminin değil, elektronik iletişiminin de öncü
modellerinden biri olmaktadır. Günümüzde bilgisayar ve elektronik gibi sayısal
disiplinlerinin de ilgisini gösterdiği bu modelin, kitle iletişimi açısından yarattığı
etkiye bir bakalım…
Shannon-Weaver modeli, Enformasyon Teorisi veya Matematiksel İletişim Kuramı ol

Resim 1 : SHANNON
Shannon-Weaver modeli, Enformasyon Teorisi veya Matematiksel İletişim Kuramı ol
Shannon-Weaver modeli, Enformasyon Teorisi veya Matematiksel İletişim Kuramı olarak da isimlendirilmektedir. Bu modeli, 1949 yılında Claude Elwood Shannon (1916-2001) ve Warren Weaver (1894-1978) ortaklaşa yaptıkları bir çalışmayla bulmuşlardır. Bu iki isim aslında matematik ve elektronik gibi alanlarda çalışma yapıyorlardı, ancak 2. Dünya Savaşı ve sonrasında yaptıkları çalışmalar, Kitle İletişimine yön verdi. .
Fiziksel gürültü: Kanalda yer alan iletişim engelleridir.
Nöro-Fizyolojik gürültü: Gönderici ya da alıcıdaki konuşma, görme veya işitme bozukluklarına bağlı olarak gelişen engellerdir.
Psikolojik gürültü: Kaynak veya alıcıdaki psikolojik engellerdir Bu model; iletişimin, bir kaynaktan gönderilen enformasyonun, bir aracı alet tarafından belli bir sinyal kullanılarak, hedefe ulaştığını belirtir. Burada kaynak, karar alıcı bir konumdadır. Yani iletişimi başlatan asıl kişi veya kurumdur. Kaynak istediği bir bilgiyi, istediği bir hedefe iletmek arzusunu duyar. Bu kaynak, bir kişi olabildiği gibi resmi bir kurum da olabilir. Kaynak, iletişime başlarken “enformasyon” kavramına ihtiyaç duyar.
Kaynak, seçtiği mesajı bir araç yardımıyla iletir. Bu araç iletici veya göndericidir. Karşılıklı konuştuğumuzda bu araç ses telleri iken, TV yayınında Televizyon Kanalının gönderci antenidir. Hangi araç olursa olsun, ilk kaynaktan gönderilen mesaj bir şekilde sinyal haline gelir. Yani, bir spikerin sesi ile gökyüzünde dolaşan radyo dalgası aynı şey değildir. Burada sinyalin doğru olması modelin işlemesi için zorunludur. Çünkü bir sonraki aşama da “Alıcı” bir araç, bu sinyali çözer. Örneğin, Bir TV sinyalini, insan kulağı çözemez. Bu açıdan alıcı araç, iletişimin kod çözücüsüdür. Çözülen kod, yeniden bir mesaj haline gelir. Sonunda hedefe ulaştırılır. Bu hedef bir insan da olabilir bir bilgisayarda. Modelin ortasında bulunan Kanal ise, iletişimin gerçekleştiği alandır. Ses için hava, TV sinyali için kablo gibi…
Görüldüğü gibi aslında oldukça basit bir doğrusal model var burada. Bu modelin basit yapısı aslında onu tüm iletişim modellerine uyarlanabilmesine yaramıştır.
Karşılıklı konuşma, insan vücudundaki sinir sistemi, bir server’a bağlı bilgisayarlar veya bir uzaktan kumandanın TV ile olan etkileşimi, burada modelin işleyişine örnek olabilmektedir. Modelde önemli olan kavram ise gürültüdür. “Gürültü”, iletişimin sağlıklı yapılıp yapılmadığına direkt etkisi olan herhangi bir istenmeyen sinyaldir. Örneğin, bir telefon cızırtısı, konuşmanın anlaşılmamasına veya yanlış anlaşılmasına neden olur. TV karıncalanması gibi bu gürültü örnekleri, mesajın, hedefe eksik ulaşmasını sağlar. Bu durum Shannon-Weaver modelinin en temel araştırma konularından biridir.
Elektronik devrelerde, teknik bakış açısı olumlu sonuç verse de, insan işin içine katıldığında her şey kusursuz işlememektedir. Örneğin, bir TV dizisi düşünelim. Dizinin mükemmel bir teknikle, başarılı oyunculukla ve iyi bir senaryoyla çekildiğini varsayalım. Modele göre bu dizi, son model uydu sistemleriyle, hatasız ve kayıpsız bir görüntü kalitesiyle, izleyicilere ulaşsın. Hatta izleyiciler bunu son model televizyonlarında izlesinler. Buraya kadar her şey Shannon-Weaver modeline göre kusursuzdur. Ancak dizide verilmek istenilen mesajlar, izleyiciye gerçekten ulaşmış mıdır? Daha da önemlisi izleyici bu diziyi gerçekten izlemiş midir? Her şey mükemmel de olsa modeldeki bu belirsizlik önemli bir sorun oluşturur. Bu nedenle sonraki yıllarda modele geri besleme (feedback) kavramı eklenmiştir. Bu yöntemle, hedefin mesajı doğru alıp almadığı test edilir. Bir geri bildirim metodu olan bu yöntem, kamuoyu araştırmaları ve anketler gibi doğrudan kaynak tarafından yapılabildiği gibi; hedefin; mektup, e-mail veya telefon gibi yöntemlerle TV kanalını aramasıyla da elde edilebilir. Bu sayede modelin aksayan yönleri örenilmeye çalışılır. Modeldeki kaynağın, gönderdiği enformasyon önemli bir kavramdır. Modele göre gönderilen bilginin içeriği önemli değildir. Önemli olan gönderebilecek seçenek ve bu seçeneklerin hedef tarafından çözümlenebilmesidir. Görüldüğü gibi Shannon-Weaver modeli; iletişime, içerik anlamından çok teknik bir yöntem olarak bakar. Bu yapısı nedeniyle kitle iletişiminde her ne kadar öncüde olsa, yeni teorilerin geliştirilmesine engel olamamıştır. Ancak elektronik alanda, özellikle bilgisayar ve yazılım sistemlerinde oldukça önemli bir konumdadır. Tüm bunlara rağmen model, iletişim biliminin temellerini anlamak için oldukça gerekli bir sistemdir.
0 yorum:
Yorum Gönder